KUŞKUCULUK
İng. scpticisme Fr. scepticisme, Alm. skeptizismus Es. t. hisbaniyye, reybiye)
En genel anlamda herhangi bir şey den duyulan belirgin kuşku; kuşkulanma
tutumu. Eski Yunanca'da "gözlemek", "incelemek" anlamına gelen
skeptesheia sözcüğünden türetilmiş felsefe terimi.
Yerleşik Felsefe dilinde, kesin bir tutum almamayı, enson bir yargıya
varmamayı ilke edinmiş; bütün değerlerden, inançlardan, bilgi
savlarından ilkece kuşku duymanın doğruluğunu savunan felsefe anlayışı.
Kuşkuculuk, düşünülebilecek hiçbir konuda kesin bilgi diye bir şey in
olmadığını, olsa bile insanın eldeki verileriyle kesin bilgilere
ulaşmasının olanaklı olmadığını öne sürerek, nesnel bilgiyi ve nesnel
bilme olanağını bütünüyle yok- saymaktadır. Buna karşı açık ve seçik
doğruya, kendisinden kuşku duyulamayacak sağlam bilgiye ulaşmak için
sağlam bir dayanak bulana dek bütün bilgilerin kuşkuya açılarak sınanıp
sorgulanması ise "yöntembilgisel kuşkuculuk" diye adlandırılmaktadır.
Her türden düşünce uğraşısında doğrulan yanlışlardan ayırmak amacıyla
bütün bilgilerin tek tek yeni baştan gözden geçirilmesini öngören bu
kuşkuculuk anlayışı, kimileyin "olumlamacı kuşkuculuk" ya da "geçici
kuşkuculuk" diye de anılmaktadır. Bu anlamıyla kuşkuculuk modern
felsefenin kurucusu Descartes tarafından geliştirilmiştir. Bunun yanında
gerçekliğin özünü bilmenin ilkece olanaksız olduğunu ileri süren bütün
metafızik öğretiler de kuşkuculuk deyişiyle nitelendirilmektedir. Bilgi
olanaklarının son derece sınırlı olduğunu, şaşmaz bir kesinlikle hiçbir
şey in bilinemeyeceğini, topu topu bir takım kişiye özel, doğruluğu her
zaman için kuşkuya açık görüşlerin bulunabileceğini savunan genel
kuşkuculuk öğretisi yanında, kuşkuculuğun ilk bakışta iki ayrı biçimi
daha bulunmaktadır. "Sonuna dek götürülmüş kuşkuculuk" diye adlandırılan
ilk biçim her türlü bilgi olanağını yadsıyarak işin doğası gereği
hiçbir şey in hiçbir koşulda bilinemeyeceğini savunur. Bu kuşkuculuk
anlayışı yer yer felsefe metinlerinde "olumsuzlamacı kuşkuculuk" ya da
"sürekli kuşkuculuk" diye de geçmektedir. Buna karşı "olumsal
kuşkuculuk" ya da "ölçülü kuşkuculuk" diye adlandırılan ikinci biçim
bilgi olanağını yalnızca belli alanlarda daha yumuşak bir dille
yadsıyarak, belli şeylerin bilgisine '. belli çekinceler göz önünde
bulundurmak koşuluyla varılabileceğini düşünmektedir. "Alan kuşkuculuğu"
diye de adlandırılan bu kuşkuculuk biçiminde, metafızik gibi belli
araştırma alanlarında bilgi edinilemeyeceği ya da algılama gibi belli
yetilerin bilgi sağlamayacakları gibi düşüncelerle elemeci-ayıklamacı
bir kuşkuculuk tutumu söz konusudur. Kuşkuculuğun bu daha ılımlı biçimi,
bir bütün ' olarak bilgi olanağını bütün alanlarda yadsımadan ancak
belli alanlarda kuşkuculuğun işletilmesinden yanadır.
Kuşkuculuğun varolan bütün değerlere karşı olumsuzlayıcı bir tutumun
sergilendiği, bencil olmayan değerlerin bunların varlığına duyulan
inançsızlık nedeniyle yoksaydığı, insanlığın temel değer ve ülkülerinin
geçerliliğinin toptan kuşkuya açıldığı "Kinizm" ile karıştırılmaması
gerekir. Yine kuşkuculuğun, felsefe ilkelerinin neliği gibi enson
soruların ilkece yanıtlanamaz olduğunun, bu tür konularda araştırma
yapmanın gereksizliğinin, dolayısıyla bu tür konularda yargıda '
bulunmaktan kaçınmanın doğruluğunun savunulduğu bir başka felsefe
anlayışı "bilinemezcilik" ile de arasında çok ince ayrımlar
bulunmaktadır. Felsefe tarihinin bilinen en eski kuşkuculuğu Eski
Yunan'ın gezgin düşünürleri sofıstlerce temellendirilmiştir. Başta
Protagoras ile Gorgias olmak üzere bütün sofistler, herkesçe
benimsenecek ortak genelgeçer doğruların olmadığını, doğrunun her bireye
ayrı görünen bir şey olarak kişiden kişiye değiştiğini savunarak
felsefece düşünmeyi olanaksız kılacak denli ileri götürmüşlerdir
kuşkuculuğu. "Sofıst Öğreti"nin olmazsa olmaz bileşeni kuşkuculuk, Eski
Yunan'da özellikle yapılan siyasal tartışmalarda karşı tarafın savunduğu
düşünceyi kuşkuculuk yoluyla çürüten sofıstlere büyük bir retorik
üstünlük sağlamıştır. Eskiçağ kuşkuculuğunun dizgeli bir biçimde
temellerini atan Elisli Pyrrhon, Felsefe tarihçileri arasında genellikle
kuşkuculuğun da kurucusu olarak görülmektedir. Bilginin değerini
yücelterek göklere çıkartan Stoacılar ile Epikurosçulara karşı Pyrrhon,
düşünce kesinliği varsayımına dayanan bilgi olanağını salt öznel
yorumlarla ilintili bir konu sayarak bütünüyle yadsımış usa dayalı
düşüncelerle şaşmaz kesinliklere varılamayacağını öne sürmüştür.
Yöntembilgisel kuşkuculuğuyla modern çağa damgasını vuran Descartes,
verimsizliği nedeniyle tıkanmış olduğunu düşündüğü geleneksel kuşkuculuk
anlayışına yeni bir yön çizerek bir anlamda kuşkuculuğun önünü
açmıştır. İnsan zihninin hiçbir zaman kesin nesnel doğrulara
ulaşamayacağı düşüncesi üstüne bina edilmiş eskiçağ kuşkuculuğunun,
yerini kuşkunun bilgiye ulaşmada izlenecek bir yöntem olarak yeniden
tanımlandığı yeniçağ kuşkuculuğuna bırakması bir anlamda modern felsefe
döneminin başlangıcını da yansıtmaktadır. Descartes bu yeni kuşkuculuk
anlayışını temellendirirken eski kuşkucuları biraz da tiye alarak şu
sözlerle eleştirmektedir: "Kuşkucular salt kuşkulanmak için
kuşkulanmışlardır." Descartes 'ın söylediğinden anlaşıla- cağı üzere,
eski kuşkuculuk için kuşku enson amaçken, yeni kuşkuculuk için kuşku
ulaşılması gereken amaç yönünde bir araçtır. Nitekim yeniçağın önemli
düşünürü Bacon, yeniçağ kuşkuculuğunu eskiçağ kuşkuculuğundan ayıran en
belirgin özelliği şöyle dile getirmiştir: "Kuşkudan yola çıkarsak sağlam
sonuçlara ulaşırız; kesinliklerden yola çıkarsak işi kuşkulanmakla sona
erdiririz." Montaigne, Bayle ve Hume da daha ılımlı bir kuşkuculuğu
savunmakla birlikte kuşkuculuğun yeniçağdaki en ö- nemli temsilcileri
arasında gelmektedirler. Bu yeniçağ düşünürlerinin anlayışında
kuşkuculuk, doğruya vatma yolunda atılması gereken hem zorunlu bir ilk
adımdır hem de varılan sonuçların sınanması için sürekli yeniden
kendisine geri dönülen düşünsel bir sağlama yöntemidir. Daha açık
söylemek gerekirse, bu düşünürlere göre kuşkuculuk dar görüşlülüğe ya da
katıkafalığa karşı usa esneklik kazandıran bir araştırma tutkusunun en
dogal dışavurumudur.
Öte yanda Kant'ın eleştirel felsefesinde ileri sürülen kuşkuculuk
anlayışı, eleştirel bir tutumun ışığı altında neyi bilip neyi
bilemeyeceğimizi belirleyip kesinleme amacı gütmektedir. Bu açıdan
bakıldığında, Kant ' ın felsefe söz dağarında kuşkuculuk terimi
"eleştirel" nitelecinde etkili bir biçimde içerilmektedir. Kimi felsefe
tarihçilerine göre, Kant'ın kuşkuculuğu yeni- çağ kuşkuculuğunun en
özgün yorumu olarak kuşkuculuğun doruk noktalarından birine karşılık
gelmektedir.
Felsefe Sözlüğü
Bilim ve Sanat Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder