Hermeneutik Nedir?
Bu makalenin amacı, çok uzun bir geçmişe dayanan hermeneutik'i
hermeneutik geleneği; düşünce ve kültür tarihindeki yeri açısından ve
özellikle 19. yüzyılın sonlarından günümüze kadar olan donem içinde
felsefe ve bilim anlayışımıza olan etkisi bakımından ele almaktır. Çünkü
hermeneutik düşünce geleneğinden söz edilmesi, öncelikle bir tarihsel
betimlemeyi gerektirmektedir. Hermeneutik, tarihsel süreç içinde önemli
dönüşümlere uğramış ve aynı zamanda hermeneutiğin kendisi de uygarlık
tarihinde bazı değişmelerin öncüsü olmuştur.
Bundan dolayı öncelikle yanıtı aranacak soru belirlenmelidir:
hermeneutik nedir? Bu soruya verilecek en basit cevap, hermeneutiğin
verstehen, yani anlama kavramına açıklık kazandırmaya çalışan bir
düşünme ya da felsefi düşünme geleneği olduğudur. "Bir şiir, bir kanun
metni, bir insan fıili, bir dil, veya bir yabancı kültür, ya da insanın
kendi kendisi olsun, herhangi bir şeyi anlamak nedir? Güçlük, bunun
tamamen tutarlı bir soru olmamasından; ya da daha doğrusu, anlama
sorununun birçok farklı bağlamda ortaya çıkmasından ve kimisi bir
diğeriyle neredeyse hiç uyuşmayan bir- çok entelektüel disiplinde
uygulamasının olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle sorunun nasıl
çerçeveleneceği, başlı başına bir sorudur" (Bruns 2001: s.15-16).
Hermeneutik kavramı ne anlama gelmektedir, neyi ifade etmektedir, önce
bunun üzerinde durulması, söz konusu sorunun cevabını aramada ilk adım
olacaktır. Bu konuda çağımızın hermeneutik felsefesinin önemli
temsilcilerinden Gadamer 'in açıklamalarına göz atmak yerinde olur: "Hermeneutik,
hermeneuien sanatı, yani bildirme, haber verme, çeviri yapma, açıklama
ve açımlama sanatıdır. Tanrıların habercisi/mesajcısı/elçisi Hermes
tanrıların mesajlarını ölümlülere iletir. Ne var ki onun bildirdikleri
hiç de tanrıların mesajlarının dümdüz bir aktarımı değildir; tanrısal
buyrukların birer açıklamasıdır. Öyle ki Hermes bunları ölümlülerin
diline, onların anlayabilecekleri şekilde çevirir. Hermeneutik etkinliği
daima bir başka "dünya"ya ait bir anlam bağlamını o an içinde yaşanılan
dünyaya aktarma/çevirme etkinliği olmuştur. Bu, "düşüncenin ifade
edilmesi/bildirilmesi" olarak hermeneuia'nın esas anlamı için de
geçerlidir. Zaten "ifade" kavramının kendisi, dışavurma, açıklama ve
çeviriyi içerecek şekilde çok anlamlı bir kavramdır. Aristoteles 'in "Organon"unun
peri hermenias adlı bölümü, ne var ki, hermeneutikle ilgili değildir. Bu
bölümde hermeneutik terimi, apofantik yargıların (olumlu ve olumsuz
önermeler) mantıksal yapısını ve logos'un doğruluk gözetilmeyen
kullanımlarını araştıran bir mantıksal gramer türünü adlandırmak için
kullanılır. Platon 'a göre sanat olarak hermeneutik, düşüncelerin ifade
edilmesiyle değil, bir kral buyruğunun, bir tanrısal iradenin
açımlanmasıyla ilgilenir. Hermeneutik, "Yasalar"da, tanrıların
iradelerini, hem haber hem de kendilerine itaat edilmesi gereken
buyruklar olarak bir çift anlam içinde açıklayan sanat olarak anılır.
Geç Grekçede hermeneuia, çok açık şekilde, "bilgece açıklama" ve
hermeneios "açıklayan", "çeviren" olarak geçer. Böylece hermeneuia
"sanat"ı, yani hermeneutik, kutsal sefere ait olanın, özellikle kutsal
ve otoritatif iradenin, ölümlüye, yani dinleyene uygun şekilde
açıklanması etkinliği olmuştur. Hermeneutiğin bu anlamı günümüzün
epistemolojik bilinci içerisinde tabii ki artık yaşamamaktadır. Bugün
hermeneutikten söz ettiğimiz her durumda bu terimi Yeniçağın bilim
geleneğiyle bağıntılı olarak kullanıyoruz. Gerçekten de hermeneutiğin
Yeniçağdaki gelişimi, modern bilim ve modern yöntem kavramının ortaya
çıkışı ve gelişimiyle koşutluk gösterir (Gadamer 1995: s. 11-12).
KAYNAK
Doğu Batı Dergisi; Yeni Düşünce Hareketleri Sayısı; Mayıs/Temmuz 2002;
Felsefe Sanat Kültür yayıncılık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder