FRANKFURT OKULU
Frankfurt Okulu, Almanya'da birkaç düşünür tarafından kurulmuş ve ismini
Frankfurt Üniversitesi'nde kurulan "Toplumsal Araştırma Merkezi"nden
almıştır.
Okulun içindeki isimlerin hepsi Yahudi orta sınıfına ait varlıklı
ailelerin çocuklarıdır. Adorno ve Horkheimer araştırma merkezini yeniden
kurmak istemişlerdir; fakat bu okulda eskisi kadar aktif
olamamışlardır.
Bu okul, Marx gibi mülkiyet ilişkilerine dayalı çıkar çatışmalarının
önemini vurgulayan. Okul üyeleri aynı zamanda da Marx'ın insanı dışarıda
bırakan görüşünü eleştirirler. Bu okulda psikanaliz ve Marxçılık bir
arada ele alınır.
Marxizm, Ortodoks bir yola saparken bu okul Marxizmi daha hümanist yapmaya çalışır.
Frankfurt Okulu'nun eleştirel kuramının temelinde iki fikir yatar;
1. Mutlak, soyut, evrensel ve genelgeçer bilgiden bahsedilemez.
İnsanların fikirleri, içinde bulundukları toplum tarafından belirlenir.
Bu da bilginin sosyal temelli olduğu manasındadır.
2. Aydınlar, objektif olmak yerine yaşadıkları topluma eleştirel bir
gözle bakmalıdırlar. Bu düşüncenin amacı da toplumsal değişimin
dinamolarının aydınlar olması görüşünden kaynaklanarak gelişir.
Marx'tan farklı olarak kendi toplumlarının kendi çalışmalarını
etkilediğinin farkındadırlar. Bu okulun düşünürleri objektif bilginin
var oluşu açıkladığını kabul etmezler. Kendi yorumlarının daha gerçekçi
ve var oluşa daha yakın olduğunu kabul ederler. Hiçbir kavram, gerçeğin
tam kendisini açıklayamaz görüşündedirler. Mesela "yaprak" kavramı bütün
yaprakları kapsar, yani kesin bir yaprak tanımına ulaşılamaz.
Eleştirel kuramın ideal standardı Hegel'in akıl kavramıdır.
Okulun Düşünürleri
Horkheimer
"Bireylerin özgür gelişimi, nesnel aklın; yani toplumun aklının
gelişimine bağlıdır." görüşündedir. Amaçsal ve araçsal akıl ayrımını da
Horkheimer yapar. Araçsal akıl, kapitalizmin gelişimi için araçsallaşan
akıldır. Amaçsal akıl da toplumun idealini, amacını hedef alan akıldır.
Araçsal akıl, aklın kapitalist teknolojik gelişmelere araç olması
şeklinde tanımlanır. Teknik akıl kavramı da araçsal akıldır ve
Aristoteles'ten gelmektedir.
Horkheimer, akılsal bir toplumda toplum-birey çatışmasının ortadan
kalkacağını söyler ve Rousseau'nun ortak irade kavramına göndermede
bulunur.
Frankfurt Okulu kendini materyalist olarak niteler; ancak
incelemelerinin geneli holistik bir toplum tasarımı değildir. Üst yapıya
odaklanırlar ve bu da kişilik, kültür ve akıl demektir.
Bu düşünürler; toplumsal kültürün ekonomiden kaynaklandığını söyleseler
de ekonomi, siyaset ve ideolojinin toplumda birbirinden bağımsız
olduğunu söylerler.
Kişilik, toplumun sosyo-ekonomik alt yapısı ve psikolojik süreçlerin
karışımı ile oluşur. Modern ekonomik sistemin insanın kişiliğini nasıl
değiştirdiğini ortaya koymaya çalışırlar.
Popüler kültürü, halkı yönetenlerin halkı biçimlendirme aracı olarak tanımlar Horkheimer.
Fromm
Libidonun toplum içinde şekillendiğini savunur. Libido, ailelerde ortaya
çıkar görüşündedir. Bu da bir bakıma kültür olarak adlandırılabilir.
Mesela kapitalist toplum içindeki kapitalist ruh, kapitalizmi ayakta
tutan libidodur.
Fromm'daki libido, Marx'ın tutku kavramına tekabül eder.
Fromm, yabancılaşma kavramını açıklarken kapitalizmin etkisinden söz
eder. Zihinsel emekle maddi emek kişilik gelişimini önler. İş kişinin
dışına çıkar, kişiyi belirler. Tüketim anlayışı, kişisel farkları
ortadan kaldırır.
Kendilik kavramının yerine ben kavramı kullanılır. Bu da self kavramının
yerine egonun kullanılmasıdır. Kendilik kavramı bir özdeşlik bildirir,
"var" kelimesi de dışarıda olana sahibim demektir.
Adorno
Popüler kültürün insanları oyaladığını, işlem dışı bıraktığını ve
durumun korunmasını sağladığını savunur. Başkalarının egemenliğindeki
insanlar fala, astrolojiye yönelir; çünkü geleceğini bilmez
durumdadırlar. Bunun sebebi de insanın kendi hayatının öznesi
olmamasıdır.
Marcuse
Teknolojik ilerleme bir egemenlik sistemi doğurmuştur. Bu da insanı
robotlaştırır. Satatükonun etkisiyle iletişim araçları insanları
şartlandırıp toplumsal denetim araçları haline gelmişlerdir.
İnsanların eleştiri gücü bu sayede ellerinden alınmış ve insanlar boyun eğmeye mahkum edilmişlerdir.
Mills
Çatışmacı kuramla Amerikan toplumunu eleştiren bir Amerikalı
sosyologdur. Karamsar ve kapitalizmin gelişiminden kaygı duyan
birisidir. Amerikan sisteminin ahlâken çöktüğünü söyler. Amerika'daki
aydınların büyük şirketlerin danışmanlık görevlerini yaptıklarını
söyleyerek profesyonelleşmeye atıfta bulunur.
Bilimsel bilginin, artık silah-savaş sanayinde kullanılmakta olduğunu söyler.
+ Bilgiler
Eleştirel Okul olarak da bilinen Frankfurt Okulu, 1923 yılında Frankfurt
Üniversitesi'nde kurulan Sosyal Araştırmalar Enstitüsü ile başlar.
Aslında bu topluluğa okul denip denemeyeceği tartışmalıdır, zira bu
topluluk içinde birbirinden oldukça farklı görüşler bulunmaktadır. Ancak
yinde de Frankfurt Okulu ismi oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır.
Bu okul'un başlangıçtaki amacı aslında bir dogmaya dönüşen Marksizmi
asıl özüne döndürmek ve felsefeyle ilişkisini kurmaktı. Yani bir nevi
marksistler tarafından marksizmin eleştirisini yapmarak, bu ideolojinin
kendi içinde eleştiriyi doğurabilecek bir üstünlüğe sahip olduğunu
göstermek istemişler ve marksizmi kemikleşmiş, ortodoks yorumlardan
kurtarmaya çalışmışlardır. Ancak zamanla marksizme mesafeli olmaya ve
gittikçe Weber'in etkisine girmeye başlamışlardır. Bunda, Soviyetlerdeki
uygulamanın etkisi olmuştur. Okul, daha postmodernizmin esamesinin
okunmadığı erken bir dönemde tüm postmodern tezlere kaynaklık edecek
tohumlar atmıştır düşün dünyasına. Özellikle modernitenin ve modern
toplum bağlamında kapitalist toplumun eleştirisi oldukça çarpıcıdır ve
günümüzde duyulması normal karşılanan postmodern söylemin temeli olarak
okunabilir. Örneğin moderniteyi aklı araçsallaştırma, aklı dogmalardan
kuratrırken aklın kendisini dogmaya çevirmesi bağlamında eleştirmiştir.
Yine kültür endüstrisi bağlamında, kapitalist topluma yoğun
eleştirilerde bulunmuşlar, bu toplumun tüm bireyleri birbirine
benzetmesi bağlamında, bireyi "tek boyutlu" bir hale dönüştürdüğünü
iddia etmişlerdir (bkz. Marcuse). Marsizme getirdikleri eleştirilerle,
marksizmin kendisini revize etmesine büyük katkıları olmuştur. Günümüzün
yaşayan en büyük temsilcisi aynı zamanda modernitenin bitmemiş bir
proje olduğunu belirten Jürgen Habermas'tır. (Hagiwatt)
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 2. Sınıf "Sosyoloji Tarihi" Dersi Ders Notları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder