5 Haziran 2014 Perşembe

Giderek farksızlaştırılan bir "TopLum"


Her geçen gün insanların sokak ortalarında öldürülmeleri olağan bir durum haline gelmiştir. O kadar olağandır ki, artık insanlar hissizleşip öldürmeleri normal görür olmuşlardır. Artık sokak ortasında ansızın kör bir kurşuna kurban gitmek şaşılası bir durum olmaktan çıktı. İşte tam da burada insanın engellenemez şaşkınlığı devreye girer. Dolayısıyla insanın, bu sürekli normalleştirilerek yapılan ölümler/öldürmeler karşısında hissizleşmesi son derece tehlikelidir. Tehlike şuradan gelmektedir: hissizleşen ve bu durumu defalarca ve üstelik aleni bir biçimde gören insanlar artık şaşırma duygularını kaybederek, olanlar karşısında eylemsizleşir. Kuşkusuzdur ki eylemsizleşen ya da eylemsizleştirilen insan dolaylı olarak, gözü önünde gerçekleşen aleni öldürmelere ortak olmuş olmaktadır. Eyleme geçmek vicdanla alakalı bir durumdur. Fichte’ ye göre vicdan bireyüstüdür, dolayısıyla vicdanı eyleme temel olarak almak, genel nitelikte olan bir yasayı istemektir.
Bu durumda iki temel düşünüş karşımıza çıkmaktadır: ilki bir polisin kendi türdaşı olan bir başka insana karşı olan eylemindeki vicdan, ikincisi ise bu olay karşısında diğer insanların olaya ilişkin vicdanlarıdır. İlkinde açık bir biçimde bir eylem görülmektedir. Polisin kendi türdaşını vurması. Fakat ikincisinde artık hissizleşen ya da hissizleştirilen bir insan profili söz konusu olduğundan dolayı ilk örnekte olduğu gibi açık bir eylemlilik alanı görülememektedir. Türkiye’nin son bir yılına bir bakalım; önce Gezi Direnişi sırasında öldürülen altı genç insan, Gülsuyun’da polis destekli çetelerce öldürülen Hasan Ferit Gedik, ekmek almaya giderken başından gaz kapsülüyle vurulan ve iki yüz altmış dokuz gün yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren Berkin Elvan’ın ölümü, Manisa’nın Soma ilçesinde üç yüz bir (resmi rakamlara göre, gayrı resmi rakamlar daha fazla ölümün olduğu yönünde) maden işçisinin ölümü, Okmeydanı Cem Evi’nde bir cenazeye katılan Uğur Kurt, çok geçmeden ertesi gününde Ayhan Yılmaz’ın ölümü…Bu kadar çok ölümle karşılaşan insan için, bu durum normal bir hal almış ve hiç başına da gelmeyecekmiş gibi yaşamaya devam etmektedir. Fakat insanların bu ölümlerin normal ölümler değil, öldürmeler ve öldürülmeler olmasını bilmeleri gerekir. Bu aşamada da eylemsellik alanına çıkarak, kendi türdaşının ölümlerine/öldürülmelerine dur demesi gerekmektedir.  
Çünkü bu ölümler diğer ölümlerden farklı, yani kanser olup da ölmekten, bir kaza sonucunda ölmekten ya da eceliyle ölmekten farklıdır. Bu ölümler herkesin en başta da “yüce devletimizin” sorumlu olduğu ölümlerdir. Bu ölümlerin olmaması engellenebilecek ölümlerdir. Bir kaza, kader, takdir-i ilahi ya da olması gereken değildir. Bu ölümlerin ardında eylemin kirli olan hali vardır: Vicdansızlık!      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder